![]() |
Kaynak: IMDB |
Agora tarihte bilinen ilk kadın matematikçi, astronom ve filozof olan İskenderiyeli Hypatia’yı (370-415) Oscar ödüllü oyuncu Rachel Weisz canlandırıyor. Roma İmparatorluğu artık giderek güç kaybetmektedir. Hakimiyeti altındaki topraklara eskisi gibi iştihamla hükmedememekte, ufak tefek isyanları bile bastırmakta zorlanmaktadır. Yüzlerce yıl Romanın egemenliğinde olan Mısır’da da kontrolünü iyice yitirmeye başlamıştır. Agora’nın konusu da işte bu çalkantılı dönemde Mısır’ın sanat ve bilim merkezi olan, birçok filozof, bilim adamı ve sanatçıyı bünyesinde barındıran İskenderiye kentinde geçmektedir.
Agora Eski Yunancada şehir merkezi anlamına geliyor. Şehrin hem ticari, hem politik, hem de sosyal merkezi anlamında. Kelimenin bir diğer anlamı da toplanma yeri. Şehirdeki seçimler, duyurular ve benzeri organizasyonlar bu meydanda yapılırmış. Kütüphane ise Agoranın en merkezi yerinde kale gibi inşa edilmiş, korunaklı bir yapı. Bu yapının içinde kütüphanenin yanı sıra tiyatro, dinlenme yerleri, derslikler, arşiv gibi birçok bölüm bulunuyor. Kısacası dev bir kültür kompleksi. Bu yapının yöneticiliğini ise Hypatia’nın babası Theon (Michael Lonsdale) yapıyor. Theon kızını bu ortamda çağının tüm tabularına aykırı bir düşünce yapısıyla her açıdan donanımlı bir şekilde yetiştiriyor.
Bu yıllar Hristiyanlığın hem Mısır’da hem de dünyanın birçok bölgesinde hızla yayıldığı bir dönem. Hristiyanlar kurdukları kiliseler aracılığıyla örgütleniyorlar ve halkın içinde inanılmaz bir hızla çoğalıyorlar. Şehrin sokaklarında Hristiyanlar Paganların inanışları ile sürekli alay ediyorlar. Kendilerine bile faydası olmayan bu heykel ilahlardan medet umdukları gerekçesiyle her fırsatta Paganları aşağılıyorlar. Bu duruma daha fazla katlanmak istemeyen Paganlar Hristiyanların üzerine yürüyor. Ancak işler hiç te umdukları gibi gitmiyor. Hristiyanlar çok sert bir şekilde karşılık veriyorlar. Paganların çoğu canını zar zor kurtararak kütüphanenin de bulunduğu kaleye sığınıyorlar. Hristiyanların sayısının çokluğu onları hayrete ve dehşete düşürüyor. Çünkü ancak bu olaydan sonra sayılarının ne kadar fazla olduğunun farkına varıyorlar. Ayaklanmayı bastırmada zorlanan vali kısa süre içinde şehrin kontrolünü kaybediyor.
Hypatia ve sonradan Roma tarafından vali olarak görevlendirilecek olan Orestes (Oscar Isaac) ve bazı paganlar kaçmayı başarıyor. Orestes hem Hypatia’nın öğrencisi hem de ona aşık aristokrat bir Pagan. Bir de Hypatia’nın babası Theon’un kölelerinden olan Davus (Max Minghella) var. Davus da Hypatia’ya delicesine aşık. Ayaklanma sırasında Davus efendisine ihanet ediyor ve Hristiyanların safına katılıyor. Kısa süre içinde de Hristiyanların içinde yüksek bir mevkiye geliyor. Agora’nın en çarpıcı ve bir yandan da en üzücü sahneleri bu isyan sırasında karşımıza çıkıyor. Çıldırmış halde şehri ele geçiren Hristiyanlar her yeri yakıp yıkıyor. Kütüphanedeki asırların birikimi son derece değerli, nadide el yazması yüzbinlerce kitap ve papirüs barbarca yakılıyor. Kütüphane ve beraberindeki tüm heykel, anıt ve derslikler yerle bir ediliyor.
Bu kaos ortamı sürerken Hypatia da payına düşeni alıyor. Dinsiz ve cadı olmakla suçlanıyor. Bir kadın olarak toplumda ön planda olması, ders vermesi, danışılan kişi olması gibi sebeplerden dolayı lanetleniyor. En sonunda katlediliyor ve vücudunun parçaları şehrin muhtelif yerlerinde sergileniyor. (İndigodergisi)
“Gökyüzünün sırrını çözdüğüm zaman, işte o zaman mutlu bir insan olarak öleceğim.”
“Bizi birleştiren şeyler, ayıranlardan daha fazla.”
“Mucize bir ekmeği paylaşmaktır.”
“Sizce kaç aptal kendi kendine bu yıldızlar neden düşmez diye sormuştur? Ama siz, bilgelikle eğitilen siz, yıldızların ne aşağıya ne de yukarıya doğru hareket etmediğini biliyorsunuz.”
“Yaratılışı eleştirmek Tanrı’yı eleştirmektir.”